“Kim olduğunu, önce nasıl göründüğün belirler.”
Sudmedya’nın kurucusu Arda Sönmez anlatıyor
Bir şirketin kalitesini, o şirket hakkında hiçbir şey bilmeyen bir yabancının ilk bakışı belirler. Bu haksız ama gerçek.
Benim hikâyem, bu gerçekle yüzleşmemle başladı.
Sağlık turizmiyle ilgili ilk çalışmamı yaptığımda elimde hiçbir brief, hiçbir örnek, hiçbir rehber yoktu. Tek bildiğim şey şuydu:
Ortada çok kaliteli hizmet sunan ama bunu doğru anlatamayan markalar vardı. Birçoğunun yurt dışında potansiyel müşterisi vardı ama Instagram’da filtreli görseller, çeviri hatası dolu alt metinler ve kimliksiz logolarla ayakta durmaya çalışıyorlardı.
Ben ise bu dünyaya dışarıdan bakıyordum. Grafik tasarım kökenliydim ama derdim estetikten fazlasıydı. İyi görünmek değil, doğru görünmek önemliydi. Ve bence markaların buna ihtiyacı vardı.
Sudmedya’nın Doğuşu
Sudmedya’yı kurduğumda aslında bir ajans olmak gibi bir hayalim yoktu. Ajanslar genelde “sana ne yapmamı istersin?” diye sorar. Benim yaklaşımım farklıydı:
“Sence bu markanın nihai hedefi ne?” diye başlıyordum. Böylece zamanla sadece grafik değil, hikaye anlatımı da işin içine girdi. Kliniklerin marka kimliklerini yeniden inşa ettim. Web sitelerini, içeriklerini, logolarını, dilini, hatta bazen renk paletlerini sıfırdan kurguladım. Bir tasarımcıdan çok bir bakış açısı danışmanı gibi çalıştım. Bugün Türkiye’de sağlık turizmi alanında çok başarılı olan bazı markaların arkasındaki görünmeyen el benim.
Ama ironik olan şuydu:
Onları görünür kılarken, kendimi görünmez hâle getirmiştim.
Kendimi Anlatamama Lüksüm Yoktu
Bir noktadan sonra kendime dışarıdan bakmaya başladım.
Arda Sönmez kim?
Sudmedya ne yapar?
Markalar bana neden güvenmeli?
Bu sorulara verecek net bir cevabım yoktu. Yaptığım işler vardı ama dağınıktı. Benimle tanışmayan biri için hâlâ bir “freelancer” izlenimi bırakıyordu. Oysa ben artık stratejik kararlar veren, markaların varoluşunu şekillendiren bir pozisyondaydım.
Bu noktada Websens ile tanıştım. Beni tanımaya çalışmadılar. Benim kim olduğumu zaten biliyorlardı. Sadece doğru soruları sordular ve yıllardır biriktirdiğim değeri ortaya çıkaracak bir alan tasarladılar. Sıfırdan bir kişisel marka sitesi yaptılar. Ama bu sıradan bir portfolyo sayfası değildi. Benim duruşum, düşünce tarzım ve yaklaşımım, her sayfada hissediliyordu. Kendi bakış açımı ilk defa bu kadar net bir şekilde dış dünyaya gösterebildim.
Şimdi Ne Değişti?
Açık söyleyeyim, websitem yayınlandıktan sonra işin rengi değişti. İlk bakışta ciddi, prestijli ve güven veren bir imaj oluştu. Sadece tasarım değil; söylem, yapı, yönlendirme dili bile farklıydı. Bu artık bir tanıtım değil, bir pozisyon alma aracıydı. Ve bu pozisyon sayesinde yeni müşterilerle iletişimim kolaylaştı. Kiminle çalışmak istediğimi, neye inandığımı ve ne yapmadığımı anlatabiliyordum.
İşlerim hızlandı mı? Evet. Ama en önemlisi, ben artık ne yaptığımı daha net anlatabiliyorum. Bu netlik hem içeride düzen sağladı hem dışarıda güven.
Bir Marka Gibi Düşünmek
Bugün Sudmedya sadece sağlık turizmi markalarına tasarım yapmıyor. Onların görünürlüğünü, itibarını ve güvenilirliğini stratejik olarak kuruyor. Bunu yaparken artık kendi örneğimi de gösteriyorum. “Bakın, ben de bir dönüşüm yaşadım. Marka olmak böyle bir şey.” diyorum. Ve hâlâ en baştaki inancım geçerli:
İyi görünmeden, iyi olduğun anlaşılmaz.